Oto Pazarı Türkiye Sayfamızı Takip Etmeyi unutmayın

Oto Pazarı Türkiye Sayfamızdan araç alabilir araç satabilirsiniz...

Bir Araç Almadan Önce Nelere Dikkat Etmelisiniz.

Expertiz hizmetlerinden faydalanın ya bulunduğunuz yerde expertiz yok ise bilmeniz gerekenler.

Petrol Fiyatlarını 2017 Yılına kadar aşağı çekmeye varmısınız.

Petrol Fiyatları ile ilgili yazı dizimizi mutlaka okuyunuz SADECE 3 DK.

Kaza Geliyorum Demez Hız tutukunuz sizi öldürmeden siz onu öldürün...

Trafik Kurallarına uyalım. Arkadamızda gözü yaşlı insanlar bırakmayalım.

En iyi Araç bildiğiniz Araçtır.

Bildiğiniz Araçları Kullanmak Size Her Zaman Avantaj Sağlar...

Yakıt Hücresi Teknolojisi ve Otomotiv Devlerinin Planları

FCEV(Fuel cell electric vehicle) yani yakıt hücreli elektrikli araçlar, fosil yakıtlı araçların alternatifleri arasında giderek daha önemli bir yere geliyorlar. Sistemde, küme halinde bulunan yakıt hücrelerinin içinde hidrojen ve oksijen, elektro-kimyasal reaksiyona giriyor. Yani yüksek basınçlı tankta bulunan hidrojen ile havadaki oksijenin birleşmesi sonucu araca güç sağlayacak elektrik; yan ürün olarak ise su, buhar ve ısı açığa çıkıyor.



 Karbondioksit gibi zararlı gazların çıkmadığı motor, bu sayede “sıfır emisyonlu” yani cevre dostu olarak biliniyor. Ayrıca bu sistem sayesinde otomobil, diğer elektrikli araçlardan 5 kat daha uzak mesafelere gidebiliyor ve yakıt tankını doldurmak yalnızca dakikalar alıyor. Ancak yatırım ve üretim maliyeti yüksek olan bu sistemin yaygınlaşması icin Ar-Ge ve üretimde otomotiv devlerinin birlikte adım atmaları gerekiyor.



2013 Ocak ayı sonunda Daimler, Ford ve Nissan temsilcileri, hidrojen yakıtlı otomobillerin maliyetlerinin düşürülerek kullanımlarının yaygınlaşması için yakıt hücresi sistemi üzerinde ortak çalışacaklarını açıkladılar. Proje sayesinde satışa uygun otomobil ilk olarak 2017’de pazara sunulacak. Ayrıca yakıt hücreli elektrikli araç alanında toplamda 60 yıllık deneyime sahip Daimler, Ford ve Nissan’ın, dünyanın farklı bölgelerinde bulunmaları projede önemli bir avantaj sağlayacak. Farklı bölgelerde araçların teknik özellikleri ve parça standartları gibi konular degişiklik gösterse de, bu projede olabildiğince uyumlu bir otomobil üretilecek.




2012 sonuna doğru GM ile yakıt hücresi alanındaki görüşmelerini sonlandıran BMW, 2013 yılı başında Toyota ile lisans sözleşmesi yapacağını bildirdi. Sözleşmeye göre Toyota, yakıt hücreli araç teknolojisinin lisansını BMW ile paylaşacak. BMW, bu teknolojiyi kullanarak ilk prototipini 2015’de bitirmeyi planlıyor. Prototipin ardından ise 2020 yılında ilk modelini satışa sunmayı öngörüyor.
Bu arada Toyota en son, yakıt hücreli elektrikli otomobil olarak 2011 Tokyo Motor Show’da FCV-R Concept aracını tanıtmıştı. Yani BMW’nin kullanacağı teknolojinin temeli bu konseptle atıldı demek mümkün..

Kaplumbağaların Ömürleri Uzun Olur

Kaplumbağa, tosbağa, vosvos, kızım, böceğim… Bir otomobile takılan lakaplardan bazıları…


Dünya çapında meşhur bir otomobil düşünün; hakkında Hollywood filmleri ve belgeseller çekilen, gençlik hareketlerinin sembolü olan, tüm dünyadan insanları bir araya getirecek kadar büyük hayran klüplerine sahip olan, insanların lakap takacak kadar bağlandıkları, birçok insana basit bir otomobilin nasıl çalıştığını ve nasıl tamir edilebileceğini öğretmiş olan bir otomobil. Uluslararası adı “Beetle” olan ve böcek anlamına gelen bu otomobile Almanlar “Kaefer”, Amerikalılar “Bug” diyorlar. Ülkemizde ise “Vosvos” ismi daha yaygın.



Vosvosların birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de oldukça falza hayranı bulunuyor. Çoğunun ilk göz ağrısı olan, kimilerinin satmayıp üzerine paralar harcayarak yeni gibi tutmaya çalıştığı, kimilerinin ise gözyaşları içinde satmak zorunda kaldığı bu otomobil, oldukça ilginç bir hayat hikayesine sahip. Savaş döneminde bir diktatörün emriyle hayat bulan Vosvos, 60’larda ortaya çıkan savaş karşıtı hippi kuşağının bir sembolü, bir film yıldızı ve nesiller boyu devam eden bir efsane olarak yaşamış.
1938’de üretilmeye başlanan ve 1972-1997 yılları arasında dünyanın en çok satılan arabası ünvanını alan Volkswagen Beetle, bu başarısını iki önemli insana borçlu. Bunlardan ilki, otomobilin fikir babası olan Adolf Hitler. Hitler, iki yetişkin ve üç çocuktan oluşan tipik bir alman ailesini taşıyabilecek, ortalama bir alman çalışanın alabileceği kadar ucuz, dayanıklı ve konforlu bir otomobil üretilmesi emrini 1933’te Ferdinand Porsche’ye verdi. Ferdinand Porsche’nin Hitler ile birlikte üzerinde çalıştığı tasarımlar, bu otomobilin ilk detaylarını belirledi. Sonrasında ise yıllarca sürecek olan prototip testleri başladı. Volkswagen’in kuruluşundan bir yıl sonra yani 1938’de seri üretime hazır olan ilk Beetle, Hitler’e 50. doğum günü hediyesi olarak verildi.


Hitler tarafından “KdF Wagen” ismi verilen Beetle’ı ilk gören insanlar çok çirkin olduğu, motor konumunun yanlış olduğu gibi birçok eleştiri yaptılar. Fakat bu önyargılar, kullanıcılar otomobille tanışana kadar sürdü. Haftalık uygun taksitlerle kolayca sahip olunabilen ilk Beetle, 300 bin civarı talep aldı. Otomobili kullananlar konforlu, ekonomik ve kullanımı kolay bir otomobille karşılaşınca talep giderek artmaya başladı.
Volkswagen’in giderek artan Beetle üretimi sayesinde Amerikan otomobil endüstrisinin en büyük rakibi Almanya olmuştu ki Hitler’in en büyük hayallerinden biri de buydu. Tabi bu şirin otomobilin hayatı her zaman bu kadar sorunsuz değildi. İkinci Dünya Savaşı sırasında protiplerinin bulunduğu bölgeler bombalanarak 3 prototipi yok oldu; fabrikası ingiliz ordusunun işgaline uğradı; üretimine ara verildi ama bir şekilde hayatta kalmayı başardı. İkinci Dünya Savaşı döneminde doğan bu bebek, barışı temsil eden bir hippi sembolü olmadan önce çok farklı amaçlara da hizmet etti. Savaşta kullanılan off-road koşullarına dayanıklı, iki asker ve bir makinalı tüfek taşıyabilen Alman araçların yapımında Beetle tasarımları kullanıldı.



Beetle’ın şöhreti, 60’larda hippi akımının sembolü olması sayesinde de giderek büyüdü. 1968’de o kadar meşhur olmuştu ki, Disney yapımı “The Love Bug” filminde “Herbie” ismiyle başrolde oynayan bir otomobil oldu. Aradan 37 yıl geçti ve 2005 yılında “Herbie Fully Loaded” adlı filmle efsane tekrar beyaz perdeye taşındı. Filmlerinde tıpkı bir insan gibi kişiliği ve duyguları olan bir otomobil olarak gösterilen Beetle, gerçek hayatta da hayranlarına göre hisleri olan bir canlı gibiydi.


Volkswagen, 1972’de 15.007.034’üncü Beetle montajını yaparak, dönemim şampiyonu olan ve dünyanın en çok üretilmiş arabası ünvanını taşıyan Ford Model T’nin rekorunu kırdı. Ayrıca Beetle bu rekoru 25 yıl boyunca korumayı başardı. Toplamda 21 milyondan fazla üretimi yapılan otomobil, daha sonra tahtını Toyota Corolla’ya bıraktı. 2003 yılına kadar üretilen otomobilin sonuncusu Meksika’da üretildikten sonra yerini Golf modeli aldı. Ancak 1998 yılında piyasaya yepyeni bir görünümle çıkarılmış olan “New Beetle” (Yeni Beetle), bu efsanenin ömrünü uzatmak için atılmış önemli bir adımdı. Yeni Beetle, eskisi gibi arkadan değil artık önden çekişliydi ve daha “modern” bir görünüme sahipti. Bu yeni tasarım bazı hayranları tarafından Beetle efsanesinin sonu demekti çünkü artık retro görünüm tamamen kaybolmuştu.


Yeni Beetle’dan önceki efsane versiyon; ülkemizdeki adıyla Vosvos’un tasarımı, farklılığı ve ufak detayları günümüzde en önemli özellikleri olarak biliniyor. Örneğin yeni model otomobillerde motor sesi bir problem olarak görülür ancak bir Vosvos hayranı motorun sesini daima duymak ister. Yeni motorların aksine klasik Vosvos’ta hava soğutmalı motor bulunur ki bu, soğuk havalarda otomobilin içini motordan gelen havayla hızlıca ısıtabilmek demektir. Hemen hemen her otomobilde motor önde konumlandırılır ancak Vosvos’un motoru arkadadır ve bu sayede yol tutuşu sağlayan teknolojilerin olmadığı eski zamanların en iyi kaygan yol performansına sahiptir. Kısaca Vosvos, farklı olmak ve kullanışlı olmak arasındaki dengeyi kurabilmiş bir otomobildir.



2011 yılında Yeni Beetle yerine tekrar sadece “Beetle” ismi taşıyan yenilenmiş üçüncü nesil üretilmeye başlandı. Günümüzde hala üretilen Beetle’ın 2013 modeli bu neslin devamı. Yani Volkswagen bu efsanenin devam etmesi için hala çalışıyor. Ancak yeni modelin sahip olduğu görünüm ve özellikler onu kaplumbağa, tosbağa gibi samimi isimlerden uzaklaştırmış gibi görünüyor. Ayrıca Beetle’ı halkın arabası yapan uygun fiyatı artık eskisi kadar uygun değil. Tabi Volkswagen iyi bir iş çıkaramamış demek de haksızlık olur. Öyle ki eski tarz torpido, arka koltuklarda oturanlar için bulunan tutacaklar gibi retro stile özgü küçük ayrıntılar unutulmamış. Direksiyonda üç farklı aydınlatma seçeneği bulunuyor. Fazladan teknolojinin bu arabada bulunmasından rahatsız olmayan hayranlar için ise kendiliğinden kararan iç dikiz aynası, yol bilgisayarı, yan aynalardaki LED sinyal lambaları gibi ayrıntılar bulunuyor











CAFE- Kurumsal Ortalama Yakıt Ekonomisi

CAFE (corporate average fuel economy) yani kurumsal ortalama yakıt ekonomisi standartları sayesinde otomotiv üreticileri, piyasaya sundukları otomobillerin yakıt tüketimi değerlerini olabildiğince düşük tutuyorlar. CAFE değeri kısaca bir üreticinin sattığı tüm otomobiller ve hafif ticari araçların yakıt tüketimi veya karbondioksit salınımı(emisyon) değerlerinin ağırlıklı ortalaması olarak tanımlanabilir. CAFE standardı ise otomobil üreticisinin satış yaptığı ülke veya bölge yönetimi tarafından bu değere getirilen yasal bir sınırlamadır




Örnegin ABD, 2025 yılı için bu degeri yaklaşık 114 g/km (54,5 mpg veya 4,3lt/100km) CO2 olarak belirlemişken bu rakam Avrupa Birligi için 2020’de 95 g/km CO2’dir. Eger belirtilen yıllarda bu sınırların üzerinde ortalamaya sahip bir üretici olursa, sattığı her araba başına hükümete ceza bedeli ödemek zorundadır.

İlk olarak 1975’te Amerika’da belirlenen CAFE standardı, zamanla büyük yapılı ve fazla yakıt tüketen otomobillerin yerini daha kücük ve az yakıt tüketen otomobillerin almasına yol açtı. Peki lüks segmentteki geniş yapılı dev motorlara sahip lüks otomobiller hala nasıl üretilebiliyor?
CAFE standardı yerel üretim ve ihraç(yurt dışında üretilmiş) otomobiller için farklı hesaplanıyor. İhraç otomobillerin CAFE açısından daha avantajlı olması nedeniyle de üreticiler otomobilleri farklı ülkelerde üretiyorlar. Lüks otomobillerin de dahil olduğu bu duruma ek olarak üreticiler arasında ortaklıklar kuruluyor. Bu ortaklık sayesinde de lüks otomobil üreten firma, nispeten daha küçük otomobil üreticisiyle ortaklık kurarak kurumsal ortalama yakıt ekonomisi değerini düşürüyor.
Özellikle son zamanlarda önemi artan alternatif yakıt, yenilenebilir enerji, düşük tüketimli motor teknolojileri gibi konularda üreticilerin yaptıkları AR-GE yatırımları, aslında CAFE standartlarının bir sonucu. Gelecekte daha da sıkı olabilecek bu standartlar, otomobil üreticilerini teknoloji yarışına soktuğu gibi, birçok stratejik ortaklık ve birleşmeye de ön ayak oldu.

Dizel Araç Kullanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler



Dizel otomobillerin, benzinli otomobillere oranla satış fiyatları daha yüksektir. Ancak dizeller daha ekonomik oldukları için daha fazla rağbet görürler lakin dizel otomobillerin kullanımı ve bakımı benzinli otomobillere göre daha da zordur. Öyleki bilgi eksikliği nedeniyle dizel motorlarda yapılan küçük yanlışlar büyük zararlar meydana getirebilmektedir. Bu nedenle dizel motorların bakımı ve kullanımı hakkında bilgi sahibi olmak çok önemlidir.

Eğer otomobilinizi uzun süre ve sağlıklı bir şekilde kullanmak istiyorsanız bazı konularda dikkatli olmalısınız.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki dizel araçlar uzun yollarda ekonomiktir yani yılda 20-30 bin kilometreyi geçmeyen bir tüketiciyseniz ekonomi sağlamış olmazsınız. Otomobilini kısa mesafelerde kullanan sürücüler için benzinli otomobiller daha uygundur.

Dizel kullanırken dikkat edilmesi gerekenler ;
Motoru çalıştırmadan önce kontağı yarım çevirerek uyarı ışıklarının sönmesini bekleyin. Çünkü ilk çalıştırmada motor soğuk olacağı için aracı zorlayabilirsiniz.
Kalitesiz yakıt kullanmayın. Tek seferlik kullanılan kalitesiz yakıt bile motorda ciddi sorunlara neden olabilir.
“Aracı vurdurmayın” Dizel motorlarda yapılan en büyük hatalardan biri de budur. Yeni nesil dizellerde motor çalışır durumda değilse yağ basıncı oluşmaz bu nedenle vurdurma esnasında dizel pompasına aşırı yük biner ve ciddi zarara yol açabilir. Zaten aracınızın klavuzunda da “aracınızı iterek çalıştırmayın” yazar.
Aracınızı düzenli olarak servise götürün. Periyodik bakım dizel otomobillerde daha fazla önem arz eder. Çünkü bildiğiniz gibi dizel yakıt, benzinli yakıta oranla daha çok partikül taşır. Bu partiküller mazot filtresinde birikir ve aracın performans kaybetmesine neden olur.

Eğer kullandığınız araç turbo dizel ise bu konuda da bilmeniz gereken birkaç önemli nokta var ;
Öncelikle bilinmelidir ki turbo dizel motora sahip olan araçlar gaz verilerek ısıtılmamalıdır. Motoru ısıtmak için en az 30 saniye rölantide çalıştırmak yeterlidir. Diğer önemli nokta ise motor soğukken yüksek devirde kullanılmamalıdır. Çünkü motor soğukken yüksek devire çıkması aynı zamanda yüksek basınç oluşmasına neden olur bu durum turbo türbinlerine zarar verebilir. Yani motor soğukken 2500 devri aşmamakta fayda vaR





Turbo araçları çalıştırmak kadar stop etmekte büyük önem arz eder. Tıpkı ilk çalıştırmada motorun gaz verilmeden ısıtılması gerektiği gibi stop edilirkende en az 30 saniye gaz verilmeden çalıştırılması gerekir. Bunun nedeni motor çalışırken turbo türbinlerini birbirine bağlayan milin yağlanmasıdır. Kontağı kapattığınızda motor durur buna bağlı olarak yağlama da durur. Ancak turbo yağsız olarak bir süre daha dönmeye devam eder. Bu durum turboda büyük zararlar açabilir. O yüzden motoru stop etmeden önce rölantide bir süre çalıştırarak turbo türbinlerinin normal devrine inmesi beklenmelidir.

Eğer turbo dizel aracınızı sağlıklı olduğu kadar ekonomik olarak da kullanmak istiyorsanız “maximum tork” durumuna dikkat etmeniz gerekir. Yani dizel araçlar için maximum tork gücü üreten devir aralığını geçmemelisiniz. Zaten turbo dizel araçlarda maximum güç genellikle 1750 ile 3750 devirleri arasında üretilir. Bundan fazlası gereksiz ve zararlıdır. Araç hareket halindeyken de maximum güç aralığını geçip geçmediğinizi aracın çekişinden de anlayabilirsiniz.

İkinci önemli nokta ise kalkış ; kalkışlarda aracınızı kesinlikle rölanti (1000) devrine düşürmeyin. Bu durumda mazot pompası zarar görebilir. Aynı şekilde rölanti de gidiyorsanız gaz pedalına bir anda abanmayın, turbo yüksek basınç altında kalacağı için zarar görebilir.

Tork Nedir? Ne İşe Yarar?

Tork(torque) deyince muhtemelen birçok kişinin aklına otomobillerle alakalı birşey gelir. Fakat bunun ne olduğunu tanımlamaya gelince birçoğumuz zorlanırız. Ne olduğunu çok iyi bilmeme rağmen tarif ederken nasıl anlatacağımı şaşırıyorum. Öncelikle tork ve beygir gücü birbirine yakın iki terimdir ve torkun ne olduğunu anlayabilmek için beygir gücünün de tam olarak ne olduğunu bilmek gerekir.

Beygir Gücü Nedir?

Bir otomobilin teknik özelliklerinde motoruna ait güç ve tork değerlerini görürüz. Buradaki güç, motorun beygir gücüdür ve Türkçesi BG olan HP(horsepower) birimiyle ifade edilir. 1 beygir: 75 kg’lık ağırlığı 1 sn’de 1 metre yukarı kaldırabilecek güç miktarı olarak tanımlanır. Bunun da yaklaşık 1 atın gücüne denk geldiği düşünülerek “beygir gücü” denilmiştir. Beygir gücü motora has değiştirilemez bir değerdir. Fakat otomobilin dynometer ile ölçülen beygir ve tork değerleri; aktarma organı, vites kutusu ve tekerlek çapı gibi etmenlere bağlı olarak farklılık göstermektedir. Yani beygir gücü yüksek, torku ise düşük olan bir motoru sadece dişli oranı ayarlarını değiştirerek bile tam ters karaktere büründürmek mümkündür. Bu nedenle beygir gücü ve tork çıplak bir motorda gerçek değerlerini ifade ediyor olsalar da, gücün yere iletilmesine kadar araya giren faktörler göz önüne alındığında sadece motora ait karakteristik bir veri olarak düşünülemez.

Tork Nedir?
Tork, motordan tekerleğe iletilen itme(dönme momenti) kuvvetidir. Birimi Nm (Newtonmetre)’dir. Halk ağzıyla otomobilin çekişi olarak da tarif edebileceğimiz tork, kamyon, otobüs, traktör gibi araçlarda çok yüksek değerler almaktadır. Bunun nedeni yük taşıyan araçlarda hız yapmaktan çok çekişe ihtiyaç duyulmasıdır.


Aslında bu kavram fizikte dönme momenti olarak bilinen kuvvet x kuvvet kolu formulünden başka birşey değildir. Yandaki resimde anahtarla somunun sıkılması gösterilmekte. Burada elle uygulanan kuvvet vida ile somun arasında vidaya paralel yönde bir gerilim ve dairesel yönde moment oluşturmakta. İşte bu momente tork denir. Anahtarın sapı ne kadar uzun olur ve ne kadar geriden tutulabilirse, somun o kadar kolay dönecektir. Otomobilin tekerleklerinde olan da bunu aynısıdır. Tekerleğin çapı küçültülürse tork yükselir ve daha ani tepki veren daha esnek bir sürüş karakteristiğine sahip olunabilir. Tabi bu durumda maksimum sürat düşecektir. Bir yerden kazanılırken bir yerden fire vermek gerekir, bu işin doğasında olan birşeydir.







Torku ifade eden bir diğer oto terimi de esnekliktir. Aynı devir bandında torku yüksek olan otomobiller ara hızlanmalarda yani sollamalarda örneğin 60km/h hızdan 120km/h hıza ulaşmada daha başarılıdır. Bu da otomobilin esnekliği olarak tanımlanır. Torku yüksek olan bir otomobil özellikle rampa çıkarken fazla devir çevirmeye ihtiyaç duymadan hızını koruyabilir fakat torku az olan otomobil ivmesini koruyabilmek için vites düşürerek hızını artırmak zorundadır.

Torkun yüksek olması için temel olarak motorun yanma odasında normalden daha kuvvetli bir yanma gerçekleşmesi gerekir. Aynı beygir gücüne sahip bir benzinli motor ile bir dizel motor arasında iki kat tork farkı oluşabilir. Dizel motorlarda yanma odasındaki sıkıştırılan yüksek basınçlı havanın içerisine yine yüksek basınçlı enjektörlerden yakıt püskürtülerek kuvvetli bir yanma elde edilir. Bunun yanında pistonun kurs içerisindeki hareket mesafesinin artması ve buna bağlı olarak piston kolunun uzaması gibi etmenlerden ötürü dizel motorların torkları yüksektir. Fakat dizel motorlar benzinlilere göre fazla devir yapamadıklarından hızlanma değerlerinde pek iç açıcı değerler elde edemezler yani sahip oldukları tork avantajlarını devir düşüklükleri nedeniyle kısmen kaybederler. Bu devir düşüklüğünün nedeni ise, yanma odasına püskürtülen mazotun odacığın belirli bir noktasından başlayarak yayılarak patlamayı oluşturmasıdır. Bu noktada patlamayı kuvvetlendirmek için enjektör basıncını artırarak yakıtı yanma odasına daha hızlı göndermekten başka yapacak fazla birşey yoktur. Benzinli motorlarda ise, birden fazla buji ile farklı noktalarda ateşleme sağlanabilmesinin yanında moleküller arası yanmayı hızlandırıcı partiküllerin yakıta eklenmesiyle yanma verimini artırmak mümkün olmaktadır.

Yüksek devirli benzin motorları her halükarda en gelişmiş turbo dizel bir motordan dahi ivmelenme anlamında üstündürler. Fakat alt devirlerdeki ani hızlanma yetenekleri sayesinde günlük şehir içi kullanımda dizel motorlar çok keyifli sürüş dinamikleri sunarlar. Bunun nedeni elbette yüksek tork değerleridir. Torku yüksek olan bir aracın gaz pedalına basıldığında insanın sırtını koltuğa yapıştıracak bir hızlanma duygusu yaşatır ve bu da sürüşteki en önemli keyif faktörlerinden birisidir. Fakat hareketin devamında devirler arttıkça bu hissiyatı yaşamak pek mümkün değildir. Benzinli otomobiller ise daha doygun hızlanırlar. Bu nedenledir ki, drag yarışlarında dizel otomobiller genellikle tercih edilmemektedir.

Bir otomobilin vites kutusunda, daha fazla tork üretmesi veya daha fazla hız yapması arasında tercih yapılabilir. Bu konuda güç ve tork değerleri binek otomobillerde birbirine yakın değerlerde tutulurken örneğin bir jipte tork yönüne kaydırılmıştır. Misal bir binek otomobil 130 HP güç, 160 Nm tork değerine sahipken aynı motorun kullanıldığı bir jip 100 HP güç, 280 Nm tork değerine sahip olabilir. Burada beygir gücü değişmezken kullanılan şanzıman oranlarına bağlı olarak torkta farklılık görülmektedir. Benzer şekilde tekerlek çapı büyük olan traktör gibi araçlarda torkun yüksek olması gerekir çünkü tekerlek çapı büyüdükçe motorun çekişi düşer. İlave olarak motor tipi de tork açısından önemlidir. Sıra tipli motorlar güç üretmeye odaklı olarak üretilirken V tipli motorlar çekişin fazla ve sürekli olması istenen yerlerde yaygın olarak kullanılır.

Tork Eğrisi
Otomobilden anlayanların baktığı en önemli ve en iyi yorumlanması gereken teknik veri tork eğrisidir. Aşağıda Volkswagen markasına ait 1.4 TSI ve 1.6 FSI motorlarının tork eğrileri karşılaştırılmalı olarak verilmiştir.









Grafiği yorumlarken ilk başta şu temel bilgiyi bilmek gerekir: “Bir motorun tork eğrisi ne kadar düz bir çizgi şeklinde ilerliyorsa, motor o kadar verimlidir.” Motorun verimli olması kullanılan yakıttan minimum ısıl kayıpla optimum kazanç elde edilebildiği anlamına gelir ki, bu bir motor için en belirleyici kalite faktörlerinin başında gelir.

Grafikteki her iki motor da benzinlidir. 1.4 litrelik TSI motor 1500 devir seviyelerinden başlayarak 3500 devre kadar aynı tork değerini koruyabilmiştir. Bu demektir ki otomobil bu devir  bandında kendinden beklenebilecek en atak(esnek) sürüşü mümkün kılıyor. 1.6 litrelik FSI motor ise, maksimum torkunu 4000 devirde üretmiş ve bu devirden sonra 6300 devirlere kadar fazla bir şey kaybetmeden çekişini korumuş. Atmosferik bir motor için güzel bir değer fakat 4000 devire kadar otomobilin uyuşuk bir tavır sergilemesi hem şehir içi yakıt ekonomisi hem de sürüş keyfi açısından kötü bir durum. Bu motordan performans alınabilmesi için yüksek devirde kullanmak şart, bu da çok yüksek ısıl kayıplarla beraber verimsizliği ve yüksek yakıt tüketimini beraberinde getirir. Peki bu durumda 1.4 TSI motor harika mı? Tabiki değil; onun da 3500 devirden sonra aniden nefesi kesilmeye başlıyor ve FSI motor kadar yüksek devirle motoru çeviremiyor. Sonuç olarak rampada TSI motor FSI’ya rahatlıkla toz yutturacak ve kıyas götürmez şekilde performansını gösterecektir. Düz yolda ise FSI motor, TSI’yı hem hızlanma değeri olarak hem de maksimum sürat anlamında ya geride bırakacaktır. Ama yakıt ekonomisi ve sürüş keyfi açısından TSI motorun tercih edilebilirliği daha fazla. FSI motorun eğrisi grafiğin hiçbir yerinde düz bir çizgi olarak ilerlemediğinden zaten ilk bakışta çok başarılı olmadığı anlaşılıyor. Bu grafikte kırmızı çizgiyle gösterilen TSI motor tork anlamında da güçlü zaten ama bazı grafiklerde tam tersi olur ve eğri tepe gibi olan mavi grafik kırmızının üzerine çıkar. İşte o durumda da düz ilerleyen grafiğe sahip aracı tercih etmek daha mantıklı olacaktır. Maksimum torku az olsa da o torku değişken devir aralığında sürekli üretebilen motor daha başarılıdır.

Otomobillerde Soğutma Sistemi Nedir? Nasıl Çalışır?



Soğutma sisteminin amacı motordaki fazla ısıyı giderip, motoru en verimli ısıya en kısa zamanda yükseltip o ısıda kalmasını sağlamaktır. İdeal olan çalışma şartları ne olursa olsun soğutma sistemi motoru en verimli ısıda çalıştırmalıdır. Yakıt motorda yandıkça yakıttaki enerjinin yaklaşık 1/3 ü işe çevrilir. Diğer 1/3 ü ise hiç kullanılmadan egsozdan dışarı yanmamış yakıt olarak atılır ve geri kalan 1/3 ise ısı enerjisine dönüşür. İçten yanmalı motorlarda soğutma sistemi olmazsa olmazlardandır. Çünkü hiç bir soğutma sistemi bulunmazsa yanan yakıttan açığa çıkan ısıdan parçalar erir veya aşırı genleşerek pistonlar silindirlerin içinde hareket edemeyecek kadar genişler.

Ana iki tip soğutma sistemi vardır;


  • Sıvı Soğutma
  • Hava Soğutma

Sıvı Soğutma

Motor bloğu içerisine ve motor boşluklarına yerleştirilmiş boru ve kanallardan sıvı dolaştırılmasıyla soğutma sağlanır. Motor bloğunda dolaşıp ısınan sıvı ise, radyatöre gelerek arkasındaki fan yardımıyla soğutulur ve tekrar devirdaime katılır. Yani sıvı soğutmalı sistemde hem sıvı hem de hava soğutma beraber kullanılır.

Hava Soğutma
Bazı eski araçlar ve çok az modern araç(örneğin Volkswagen) hava soğutma sistemi kullanır. Bu tip soğutmaya sahip motorların blokları ısı iletim katsayısı yüksek alüminyum alaşım malzemelerden üretilir. Motor bloğunda silindir çevresinde kanatçıklar yer alır ve güçlü fanlarla ısı hızla dışarı atılır. Bu tip soğutmaya sahip motorların soğuk havalarda antrifriz ihtiyacı ve bu nedenle oluşabilecek motorbloğu çatlaması gibi riskleri bulunmamaktadır.

Su Soğutma Sisteminin Bölümleri;
Su soğutmalı bir motorun soğutma sistemi; motorun su kanalları, termostat, su pompası, radyatör ve kapağı, elektrikli veya kayışlı fan, hortumlar, kalorifer radyatörü ve genleşme kavanozundan oluşur. Yakıt yakan motorlar büyük miktarda ısıyı açığa çıkarırlar. Egsoz sistemi ısının çoğunu alır, fakat motorun silindir duvarları, pistonları, ve silindir kapağı gibi parçalar da büyük miktarda ısıyı absorbe ederler. Eğer motorun bir kısmı çok ısınırsa yağ tabakasının koruma kabiliyeti kalmaz, yağsızlık da motora büyük hasar verebilir. Diğer taraftan eğer motor düşük hararette çalışırsa hiç verimli olmaz, yağ kirlenir, tortular oluşur, yakıt sarfiyatı artar. Bundan dolayı motor ısınana kadar soğutma sistemi devreye girmeyecek şekilde tasarlanmıştır.

Radyatör
Radyatör, motordan alınan ısıyı dağıtan, yokeden aygıta verilen isimdir. Azami miktarda suyu kanallarında tutup, atmosferle büyük bir alanını temas ettirerek soğutma işlemini gerçekleştirir. Su taşıyan kanallardan oluşan petekleri ve suyun girişini sağlayan üst kazan ve motora tekrar geri gönderen alt kazandan meydana gelir. Kimi radyatör ise yandan kazanlıdır, çalışma esnasında motordaki su üst kazana gelir ve kanallara üstten dağılırlar. Su ısısını kanallardan aşağıya akarken, gelen hava akımı sayesinde kaybeder.

Kalorifer Radyatörü

Kalorifer radyatörü aracın için ısıtmada kullanılır. Kalorifer radyatörü torpidonun içinde bulunur, ısınmış antifrizin bir kısmı bu radyatörden geçirilir. Havalandırmayı açıp sıcağa ayarını sıcağa getirdiğinizde hemen arkasında bulunan küçük elektrik fanı çalışır ve aracın içi ısıtılmaya başlar. Motor ısınmadan kalorifer radyatörü de iş göremez. Çünkü aslen motordan aldığı ısıyı araç kabini içerisine üfleme prensibiyle çalışır.

Su Pompası
Su pompaları değişik tasarımlarda gelir. Fakat bir çoğu dönen bir parça ile suyu motor bloğuna gitmeye zorlar. Birçok arkadan itişli otomobillerde fan su pompası şaftının ucuna bağlıdır. Su pompaları verimli olmaları için hızlı dönmelidir fakat gücünü krank miline bağlı V kayışından aldığından aşınmış veya gevşek V kayışları kaymaya sebep verir, bu da su pompasının verimini düşürür.

Genleşme Kavanozu
Birçok soğutma sistemi radyatörün taşma horutmuna bağlı plastik taşma kabı ya da genleşme kavanozu kullanır. Soğutucu sıvının genleşmesi durumunda bu depo ekstra bir yer sağlamış olur, bundan dolayı genleşme kavanozu da denir. Motor ısındıkça içerisindeki soğutucu sıvı genleşir. Eğer genleşme kavanozu olmazsa, soğutucu sıvı taşma hortumundan dışarı taşar. Soğutma sisteminde motor soğuyunca bir vakum oluştuğundan bu vakum genleşme kavanozuna taşmış olan sıvının tekrar sistem içine emilmesine olanak sağlar. Bu tamamen kapalı bir sistemdir ve soğutucu sıvı, genleşme kavanozu ve sistem arasında genleşme ve büzülme ile gider gelir. Bu durumda sistem doğru çalışıyorsa hiç bir sıvı kaybı olmaz. Genleşme kavanozunun bir diğer özelliği hava kabarcıklarını yokedebilmesidir. Hava kabarcıkları bulunan bir soğutucu sıvı bulunmayana göre daha düşük verim sağlar. Genleşme kavanozunun asıl amacı ise, radyatörün devamlı olarak dolu olmasını sağlamaktır.

Radyatör Kapağ
ı
Sistemin içindeki suyu basınç altında tutarak motorun soğumasını sağlar. Radyatör kapağı radyatördeki soğutucu sıvıyı önceden belirlenmiş bir basınçta tutar. Eğer sıvı basınça altında tutulmazsa kaynar ve buharlaşarak yokolur. Radyatör kapağı gerekli basıncı sağlayarak kaynamayı durdurur. Kaynama noktası basınçla birlikte arttığından sistemin içindeki sıvı 100 dereceyi geçse bile kaynamaz.

Termostat
Aracın ilk çalıştırılma anında ısınmasına izin veren sistemdir. Termostat sayesinde soğutma sıvısı ilk etapta devreye sokulmayarak aracın çalışması için gerekli optimum motor sıcaklığına gelmesi sağlanır. Bu sıcaklık aşıldıktan ve pistonlar optimum genleşmeye ulaştıktan sonra, sonra soğutma sıvısı devreye girerek motor sıcaklığını sabit tutar.

Fanlar
Yeterince hızlı gidiyorsanız aracın ön ızgarasından geçen hava akımı radyatör peteklerinden geçerek soğutma işlemini yapar. Eğer yeterince hızlı gitmiyorsanız o zaman fanlar devreye girip havayı emerler. Düşük hızla giderken veya rölantide çalışırken fanlar soğutmayı sağlar. Genelde su pompası şaftı üzerine monte edilmiş fanlara hareketi V kayışları verir. Ayrıca bağımsız bir ünite olarak da takılabilirler. Bağımsız fanlar ise aküye bağlıdır ve elektrikle çalışırlar.

En donanımlı Fiat Fullback satışa sunuldu!



 

Fiat Fullback’in en üst donanım versiyonu olan “Fullrock” bayilerdeki yerini aldı. Hem 4x4 hem de dizel otomatik kombinasyonlu olarak pikap müşterilerinin beğenisine sunulan Fiat Fullback’in en üst donanımlı versiyonu olan “Fullrock” 104 bin 400 TL’lik kampanyalı anahtar teslim satış fiyatıyla dikkat çekiyor.


Fiat, adını Amerikan futbolunda hem defans hem de hücum özelliği bulunan, güç ile yüksek dayanıklılık gerektiren kilit oyuncu konumundan alan Fiat Fullback'in en donanımlı versiyonu olan Fullrock'ı 104 bin 400 TL'lik kampanyalı anahtar teslim satış fiyatıyla satışa sundu. Dört tekerlekten çekişli ve dizel otomatik kombinasyonuyla pikap pazarına giriş yapan Fiat Fullback'in "Fullrock" versiyonu, zengin donanımı, üstün sürüş kabiliyetiyle pekişen ekonomik kullanım ve satın alma özellikleriyle de farkını ortaya koyuyor.

Fullback'in en zengin donanımlı "Fullrock" versiyonunda 180 HP'lik 2.4 litrelik silindir hacimli turbo dizel motor görev yapıyor. Yol durumu ve hıza göre gerçek zamanlı olarak güç aktarımı sağlayan 4 farklı sürüş modu ve standart arka diferansiyel kilidi ile safkan bir arazi aracının özelliklerine sahip Fiat Fullback Fullrock, 5 ileri vitesli otomatik şanzımanla satın alınabiliyor. 5.3 metrelik uzunluğa ve 3 metrelik aks mesafesine sahip olan Fullback, 1.52 metrelik kasa uzunluğuyla da dikkat çekiyor. 5.9 metrelik dönüş yarıçapı ile de sınıfının en iyi değerleri ile farkını ortaya koyan Fullback, 3.1 tonu aşan yük çekme kapasitesi ve 1 ton'u aşan yükleme kapasitesiyle de "Full Fonksiyonellik" özelliğini vurguluyor.

Fiat Fullback'in "Fullrock" versiyonunda, 6.8 inç dokunmatik ekranlı multimedya sistemi, elektrik ayarlı, ısıtmalı deri koltuklar, anahtarsız giriş ve çalıştırma sistemi, yağmur ve karanlık sensörü, xenon ve LED'li ön farlar gibi konfor ve şıklık sağlayan donanımlarının yanında tüm versiyonlarında standart olarak sunulan 7 hava yastığı ve Treyler Denge Kontrol Sistemi gibi güvenlik ekipmanları da yer alıyor.

Söylentisi bile yetti! Satışları patladı

Yasalaşan yeni ÖTV planı, Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girecek. En çok pazarın yüzde 11’ine hâkim 3 lüks Alman markası etkilenecek. ÖTV artacak söylentisiyle birlikte üç markanın satışları adeta patladı.


Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı Genel Kurul'da kabul edilerek yasalaştı. Yasayla motorlu araçların vergilemesinde yeni dönem başlıyor. Habertürk'ten Hakan Özenen'nin haberine göre, ÖTV belirlenirken araçların sınıfından yolcu kapasitesine, kapı sayısına kadar farklı özellikleri dikkate alınacak. Bu değişiklikle ilgili söylentiler piyasaya yayılmaya başladığı andan itibaren, yılın son iki ayında kampanyaların da etkisiyle zaten hareketli olan pazar, daha da hızlandı. Özellikle de yeni ÖTV düzeninin etkilemesi beklenen başta Alman markaları olmak üzere anahtar teslim fiyatı 100 bin TL'nin üzerinde olan araçlar büyük talep görmeye başladı. Yeni ÖTV oranlarının uygulanmaya başlanmasından sonra yüksek ihtimalle en fazla etkilenecek olan bu markalar, söylentinin piyasaya yayılmasıyla birlikte yok satmaya başladı. Değişmesi beklenen oranlar büyük ölçüde, yılın ilk 10 ayında pazarın yaklaşık yüzde 11'i kadar satış yapan üç büyük Alman markasını etkileyecek.

SATIŞ ADETLERİ 60 BİNİ GEÇTİ


Audi, BMW ve Mercedes'in ekim ayı sonuna kadar 60 bin 371 adetlik satışı, bu süre içinde 553 bin 111 adede ulaşan pazarın yaklaşık yüzde 11'ini oluşturuyor.

Ağırlıklı olarak 1.4 litre araçlar satan Volkswagen de, en çok sattığı Passat modeliyle yeni vergi düzeninden ciddi isabet alacak markalar arasında görülüyor.

Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce, motorlu taşıtların Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranlarını çeşitli kriterlere göre yeniden belirlemeye yönelik, Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesi düzenlemesini de içeren ve TBMM'de kabul edilen kanun tasarısına ilişkin, "Eğer vergi sisteminde ÖTV yapısını değiştirmekle ilgili bir irade söz konusuysa, bizim beklentimiz Maliye Bakanı'mız ve Gelir İdaresi'ndeki bürokratlarla beraber sektörün yan yana gelmesi, beraberce çalışarak bu parametreleri belirlemek, sonra da eğer yapılacak ise buna bir geçiş süreci konulması" dedi.

BÜYÜMENİN % 1.5'İ OTOMOTİVDEN


Erce, ÖTV oranlarında geçmiş yıllarda, özellikle 2010'dan sonra 2 senede bir ciddi artışlar yapıldığını ifade ederek "Hem Otomobil tarafında hem hafif ticari vasıtada ÖTV oranları artırıldı ve Avrupa ile mukayese ettiğimiz zaman da oldukça fazla, ciddi seviyelerde. Şimdi ÖTV'yi daha fazla artırmak gerçekten büyümenin bu kadar zor olduğu bir ortamda -ki otomotiv büyümeye ciddi bir katkı veriyor-, geçen seneki yüzde 4'lük büyümenin 1.5 civarı hatta biraz daha fazla puanı otomotivden geliyor" diye konuştu.

'GEÇİŞ İÇİN SÜRE VERİLMELİ'

  
ODD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce otomotiv söktöründe planlamaların oldukça uzun vadeli yapıldığına dikkat çekerek geçiş sürecinin hassasiyetle belirlenmesi gerektiğini söyledi. Erce, "Gerek araç, gerekse parça ithalatında üretici firmalar için 3 ila 5 aylık süreler söz konusu. Dolayısıyla planlamalar uzun vadeli, bunlara da dikkat ederek geçiş süreçlerinin hassasiyetle belirlenmesi gerekiyor. Yoksa gerek ithalatçıların gerek üreticilerin bu belirsizlik içerisinde mağduriyeti söz konusu olabilir" diye konuştu.

10 ARAÇTAN BİRİ ALMAN LÜKS MARKASI

Yılın ilk 10 ayında Audi, BMW ve Mercedes'in sattığı binek araç toplamı 60 bin adedin üzerine çıktı. Bu rakam 553 bin 111 adetlik toplam 10 aylık binek otomobil satışlarının yüzde 11'ini oluşturuyor. ÖTV artacak söylentisiyle birlikte üç markanın satışları adeta patladı.

KIŞ LASTİĞİ UYGULAMASI BAŞLIYOR

Kış lastiği takma uygulaması, şehirler arası yük ve yolcu taşıyan ticari araçlar için 1 Aralık Perşembe günü başlıyor.

 
Kış lastiği takma uygulaması, şehirler arası yük ve yolcu taşıyan ticari araçlar için 1 Aralık Perşembe günü başlıyor.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 2012'de yürürlüğe giren "Araçların Yüklenmesine İlişkin Ölçü ve Usuller ile Tartı ve Boyut Ölçüm Toleransları Hakkında Yönetmelik"e göre, kış şartlarına uygun olmayan, kar lastiği takılmamış araçların yola devam etmelerine izin verilmeyecek. Kurala uymayan araçların işletmecilerine 602 lira cezauygulanacak. Söz konusu uygulama, 1 Nisan'da sona erecek.

Uygulama, kış şartlarına göre önlemini almamış, kış lastiği olmayan araçların yolu kapatmasını ve insanların mağdur olmasını önlemek amacıyla başlatıldı.

Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü ekiplerince, 1 Aralık 2015-1 Nisan 2016 arasında 87 araç sahibine 51 bin 227 lira, Emniyet Genel Müdürlüğünce 2 bin 927 araç sahibine 1 milyon 722 bin 405 lira, JandarmaGenel Komutanlığınca da 299 araç sahibine 177 bin 487 lira ceza kesildi.

Geçen kış şehirlerarası yük ve yolcu taşıyan 3 bin 313 ticari araç sahibine, kış lastiği takmadıkları için toplam 1 milyon 951 bin 119 lira para cezası uygulandı.

Kilometresi düşürülmüş araçlar nasıl anlaşılır?


Günümüzün araçlarımızla ilgili en büyük sorunlarından bir tanesi araçların kilometre sayaçları ile oynanarak kilometre düşürülmesi olayıdır.Kimse kilometresi düşürülmüş bir araç almak istemez. Hepimiz düşük km'li düzgün kullanılmış, bakımları tam, hasarsız araçlar almak isteriz ki bu çok normal bir durum. Ama çevremize baktığımızda birçok araç olması gerektiği gibi hareket halinde ve km leri ilerlemekte.









Kilometre düşürülme olayının temelinde bizlerde oluşan 100 bin altı kilometre takıntısı olmasıdır. Bu takıntı sanırım bizlere has bir olay ve illa düşük km olsun, bakımlı olsun, kazasız olsun garajda yatsın çok kullanılmasın, bir de ucuz olsun isteyen iyi niyetli alıcıların yüzünden, kötü niyetli kişilere gün doğmakta. Bu km düşürme olayı dürüst olmayan satıcıların en sık başvurduğu en karlı ve en basit yöntemdir. Tabi ki herkesin aradığı bu özelliklerde araçlar çevremizde nadir de olsa vardır, çoğu küçük şehirlerdedir. Ama böyle araçları bulmak samanlıkta iğne aramak gibidir. Büyük şehirlerde ise bu olasılık çok daha azdır.

Araçların kilometresi nasıl düşürülür?

Araçlar çok kısa süre içerisinde basit bir işlemle istenilen cazip kilometreye getirilebilir. Elektronik sayaçlı araçlar bilgisayara bağlanarak programlar ile veya içerisindeki çiplerin yazılımları değiştirilerek, mekanik sayaçlı araçlar manuel olarak sökülür ve km'ler değiştirilir. Bazı araçlarda da gösterge ekranı değiştirilerek daha düşük km'li sayaçlar takılır. Bilgisayar veya cihaz yardımı ile düşürme çok ucuz bir işlemdir.Parça değişimi daha külfetli olur. Bazı araçlarda kronik hatalardan dolayı arızalanan gösterge ekranları servislerde yenileri ile değiştirilir ve istemeden de olsa km hatalı görünür. Ama bize güven veren kısmı bu işlemin yetkili servis kayıtlarında görünüyor olmasıdır.

Kilometre düşürüldükten sonra neler yapılır?


Düzgün kullanılmış bakımları tam ve eksiksiz yapılmış, çoğu zaman uzun şehirlerarası yollarda kullanılmış, hırpalanıp yorulmamış araçlar, aracın marka ve modeline göre değişen 200-350 bin km'lere kadar kolay kolay yıpranmaz içi temiz olur motoru aşınmaz. Bu araçlara en büyük örnek şirketlere filo olarak alınmış veya kiralanmış ve iş icabı çok dolaşan araçlardır. Bu araçlar sıfır olarak alınır 2-3 yıl kullanılır ve filo olarak tekrar satılır ya da yenileri ile değişim sağlanır. Kiralama şirketleri veya bayiler bu araçları satışa çıkarır ve hepsi uygun fiyatlarla ihale yolu ile satılır. Veya kullanıcılar tarafından düzgün kullanılmış ama zaman içinde km'si ilerlemiş araçlar da bu şekilde alınır ve bu işlemlere tabi tutulur. Bu araçlar kötü niyetli satıcılar tarafından alınır ve hemen kilometreler düşürülür, içi temizlenir aracın yaşı henüz genç olduğundan veya içi çok düzgün ve aşınmamış olduğundan aracın çok kilometre yaptığı kimse tarafından düşünülmez.

Bunu fırsat bilen çoğu dürüst olmayan satıcılar, al-sat yapanlar ve bazı oto galerileri bu tür araçları kilometresininyüksek olduğunu bahane ederek veya toplu olarak uygun fiyata bu araçları alırlar, aracın kayıtlarını inceleyerek kolay ulaşılabilen en son kaydın yakınları bir kilometreye düşürüp aracı düşük kilometre diye çok cazip karlar ile yüksek fiyatlara alıcıyı yanıltıp kandırarak başkalarına satarlar.

Tabi ki bu kilometre düşürme olayını çok usta bir şekilde düzenli olarak düşürüp anlaşılmayacak şekilde ayarlabilen ticari olarak kullanılmış araçlar da mevcut, bu gibi araçlara da çok dikkat etmek gerekir, bu araçları servis ve muayene kayıtlardan anlamak çok zordur. Araç sahibi aracını her bakım öncesi, muayene öncesi, km kaydı olan tüm işlemlerden önce km'yi düşürerek kayıtlara düşürülmüş km leri işletir ve kayıtlardan anlamak imkansız hale gelir.

Peki kullanıcı olarak bu kilometresi düşürülmüş araçları nasıl anlayabiliriz?

1-Mümkünse almayı düşündüğünüz aracı ilk sahiplerinden almaya özen gösteriniz.

2-Alacağınız aracın yetkili servis kayıtlarını kesinlikle inceleyiniz.

3-Almayı düşündüğümüz aracın tüm yetkili- özel servis bakımları ve en son servise girdiği kilometre kayıtları incelenmelidir.

4-Araçların plaka ve şasi numaralarından 5664 sorguları yapılmalıdır. Ulaştırma bakanlığının TÜV-TÜRK muayene kayıtları görülmelidir. Dikkatle incelenmelidir gözden kaçırmalar olabilir.

5-E devlet sisteminden aracın plakası ile en son alınıp satıldığı tarihi gösteren tescil tarihi görülmelidir.

6-Sigortacınızdan aracın bilgileri verilerek gerekli sorgulamalar yapılmalı ve kaçıncı sahibi olacağınız öğrenilmelidir. Kısa sürede alınmış ve satılıyor ise al-sat yapan veya bir galericinin elinden geçtiği düşünülmelidir.

7-Aracın iç donanımı iyice incelenmelidir, direksiyon aşırı yıpranmış, vites topuzu yıpranmış, yırtılmış, vites ve direksiyonda boşluk ve dengesizlik varsa ve araçların kilometresi düşük ise şüphe edilmelidir.

8-Aracın debriyaj fren ve gaz pedalları yıpranmış, vites aksamı boşluk yapmış ise şüphe edilmelidir.

9-Aracın şöför koltuğu çökmüş ve süngeri yıpranmış, ön göğüs kısmı yıpranmış ise ve araç içinden de çok ses yapıyorsa şüphe edilmelidir.

10-Yeni araçlarda ön kaputunda tamponlarda boya yok ise ve çok yoğun taş izi varsa km den şüphe duyulabilir ama bu net bir gösterge değildir.

11-Aracın teyp, klima, ışıklandırma, cam açma kapama ve diğer aksamları silinmiş ve yıpranmış ise şüphe duyulmalıdır.

12-Aracın kapı döşemeleri, iç döşemeleri, iç açma kapama kolları aşırı derecede yıpranmış ve yırtılmış ise bize bir işaret olabilir.

13-Aracın içi, döşemeleri, olması gerektiğinden çok daha kirli ve yıpranmış ise şüphe edilmelidir.

14-Aracı kullandığımızda aracın ön takımlarından ve diğer yürüyen sistemlerinden çok kötü vuruntular ve sesler geliyor ise km düşük görünüyorsa kilometreden şüphe duyulmalıdır.

15-Aracın beygir gücü test yapıldığında gereğinden düşük çıkıyorsa aracın kilometresinden şüphe edilebilir.

16-Araç yağ eksiltiyor, yağ yakyor(egzosttan mavi duman atıyor) ve motorundan subap ve yatak vuruntusu geliyorsa kilometreden şüphe duyulmalıdır.

17-Aracın yaşı ilerlemiş (10 yaş veya üstü) ve hala kilometresi 150 binin altında ise, satıcı ilk veya ikinci sahibi değilse aracın arada galerici veya alım satımcı sahibi olmuşsa kesinlikle ve kesinlikle şüphe duyulmalıdır.

18-Araç şirket tarafından kullanılmış ise ve sigorta kayıtlarında görünüyorsa km düşürülmüş olma ihtimali çok yüksektir.

19-Al- sat yapan kişilerden ve bazı galerilerden alınan araçlarda kesinlikle şüphe duyulmalıdır.

Bu göstergeler ışığında aracın genel durumu bizlere çok net bilgiler verebilir. Birazcık dikkat ile bu tür araçlardan uzak durabiliriz. Şunu da unutmamak gerekir ki 5 yaşının üstünde olan araçların %35-%40 gibi bir bölümünün kilometrelerinin oynanmış olduğunu unutmamak gerekir aracın yaşı büyüdükçe bu yüzde giderek artmaktadır. İnternet sitelerinde baktığımızda nedendir 15 yaş civarı tüm araçların kilometresi 150 bin civarıdır. Ama gerçekte çevremize baktığımızda bu araçlar sürekli hareket halinde ve kilometre yapmakta. Kesinlikle olamaz dememek lazım bu yaşlarda kilometresi düşük araçlar elbet vardır ama bu tür araçları alırken kesinlikle iki kere düşünmemiz ve iyi araştırmamız gerekir.

Aldığımız aracın kilometresi düşürülmüş ise ne yapılmalıdır?

İlk olarak kafamızdaki 100 bin kilometre takıntısından vaz geçmemiz gerekmektedir. Başımıza ne gelirse bu takıntıdan geldiğini unutmayınız. Unutulmamalıdır ki araçların kilometre kayıtları ile oynamak bir suçtur ve bilinmelidir ki artık yasalar gereği araçların kilometrelerini düşürmek nitelikli dolandırıcılık olarak görülmektedir yasal cezaları vardır. Anlaşıldığında veya ıspat edildiğinde bir cezası olduğu unutulmamalıdır. Bu tür araç alan ve sonradan farkına varan kullanıcılarımız da mahkeme kanalı ile hakkını kesinlikle savunmalıdır. Aldığı aracı satıcı kişiye geri verip tüm masraf ve parasını talep edebilirdir. Başımıza ne gelirse bu takıntıdan geldiğini unutmayınız. Unutulmamalıdır ki araçların kilometre kayıtları ile oynamak bir suçtur ve bilinmelidir ki artık yasalar gereği araçların kilometrelerini düşürmek nitelikli dolandırıcılık olarak görülmektedir yasal cezaları vardır. Anlaşıldığında veya ıspat edildiğinde bir cezası olduğu unutulmamalıdır. Bu tür araç alan ve sonradan farkına varan kullanıcılarımız da mahkeme kanalı ile hakkını kesinlikle savunmalıdır. Aldığı aracı satıcı kişiye geri verip tüm masraf ve parasını talep edebilir.

Karşınızda tamamen elektrikli ilk yerli otomobil

Yerli otomobil projeleri meyvelerini vermeye başlıyor. KKTC Yakın Doğu Üniversitesi, ilk yerli otomobil projesi Günsel Model 1 ile bu sürecin ilk adımı resmi olarak attı. İşte teknik detaylarıyla ilk elektrikli yerli otomobil Gürsel Model 1.

Yakın Doğu Üniversitesi’nin, kurucu rektörü Dr. Suat Günsel’in projesi ve hayali üzerine gelen otomobil üretme süreci için günümüze kadar beklemesi gerekti. Doç.Dr. İrfan S. Günsel ise bu hayali bir misyon olarak edinip proje aşamasından somut bir adıma getirdi. Model 1’in üretici markası Günsel’in adı da bu süreçten geliyor. Tasarım ekibinin üzerinde çalıştığı 90 farklı tasarımın ardından belirlenen Günsel Model 1 oldukça tatmin edici tasarımı ve 4 kişilik yolcu kapasitesi ile beklentileri rahatlıkla karşılayabiliyor. “Sessizliği Sür” sloganıyla yola çıkan Gürsel Model 1 sürüş konforu konusunda da iddialı.

Tamamen elektrik enerjisini kullanan Model 1’de yer alan rejeneretif sistemle, frenleme esnasında enerjinin geri kazanımı sağlanıyor. Menzil değerine doğrudan etki eden ağırlık kriterinde maksimum verimliliği elde etmek adına Günsel ekibi, şasi ve gövdede alüminyum ağırlıklı komponentlere yer veriyor. Günsel Model 1’in en dikkat çekici özellikleri ise şarj ve menzil değerlerinde yatıyor. Tam şarjla 350 km (BMW i3 yaklaşık 160 km) gibi oldukça önemli bir menzil değeri sunan Model 1, hızlı şarj teknolojisi yardımıyla yarım saatlik bir şarj süresi ile bataryasını dolu hale getirebiliyor. Günsel ekibi 500 bin km‘nin ardından bile batarya ömrünün yüzde 90 seviyelerinde kalabildiğinin altını çiziyor. Günsel Model 1, elektrikli motoru ile 0’dan 100’e ise 8 saniyede erişebiliyor. (BMW i3 – 7,2 saniye). Üretim sürecinin ardından Günsel Model 1’in yakın zamanda satışa sunulması bekleniyor

ÖTV indirimi otomotiv sektörünü nasıl etkileyecek?

Hafta başında yürürlüğe giren ÖTV indiriminin otomotiv sektörüne doğrudan ve dolaylı yoldan olmak üzere bir çok etkisi oldu. Doğruyu söylemek gerekirse etkilerin büyük resimde olumlu ve olumsuz yanları mevcut.

1.600 cc ve altı sıfır kilometre otomobillerin fiyatları %15 civarında ucuzlarken inanılmaz bir talep patlamasını da beraberinde getirdi. Bunun somut belirtilerini aslında hepimiz çevremizden de görmeye ve duymaya başlamışızdır diye tahmin ediyorum. Örneğin kendi adıma son 1 haftadır işten eve dönerken otomobil galerilerinin eskiye nazaran çok daha kalabalık olduğunu gözlemleyebiliyorum. 
Çevremdeki eşim dostum araba almak için arayıp fikrimi sorduğunda da galerilerde gördüğüm kalabalığın kuru kalabalıktan ibaret olmadığını anlıyorum. Bu argümanlar ÖTV indiriminin sektöre doğrudan getirdiği canlılığın somut göstergeleri. Örneğin Peugeot son 1 haftada 1000'den fazla araç satışı gerçekleştirmiş. Distribütörlerin açıklamaya başladığı bu gibi satış rakamları da zaten hareketliliğin ne denli büyük olduğunu kanıtlar nitelikte.

Son 1 haftada Otokritik.com'un istatistiklerinde yaşanan %50'den fazla artış ise tüketicilerin indirim karşısında ne kadar heyecanlandığının güzel bir göstergesi olduğu gibi doğrusu benim açımdan da tüketicilerin güvenini kazanmış iyi bir site hazırlıyor olmanın gururunun grafiksel ifadesi anlamına geliyor.

Madem ki gayemiz ziyaretçilerimize güvenilir bilgi vermek, o halde son 1 haftanın şöyle genel bir tahlilini yapalım...

ÖTV indirimi aslında son bir kaç aydır beklenen fakat tarihi resmi olarak açıklanmayan bir düzenlemeydi. Öyle ki tüketiciler ötv indirimi yapılacak söylentileri sebebiyle alımlarını beklettiğinden zaten yavaşlama yaşanan otomotiv sektörü neredeyse durma noktasına gelmişti. 
Küresel mali krizin ülkemizi de derinden yaralayacağı aslında fazlasıyla belli olmasına rağmen distribütörler, krize göz göre göre "hazırlıksız" yakalanmış ve tepe noktasına 100.000 araçlık stok fazlasıyla girmişlerdi.

Son 2-3 haftada yükselme trendine giren dövizin tüketicilerin harcamalarını daha da fazla kısıtlamasıyla birlikte 100.000 stok fazlasını eritme çabasında olan distribütörler kur sabitleme gibi kampanyalar ile müşteri çekmeye çalışıyorlardı.

Hafta başında yürürlüğe giren ÖTV düzenlemesi öncesi ve sonrasında fiyatlara göz gezdirdim. Örneğin daha önce Euro 1.99 TL'de sabit şeklinde kampanya yapan bazı distribütörler kendi kar marjlarından yapılan bu indirimlerden sessiz sedasız vazgeçtiler.. Bazıları ötv indirimi öncesi fiyatlarını 2 bin TL civarı yükselttikten sonra %15 ötv indirimi uygulamaya başladı.. Küresel mali krizin geldiğini göre göre distribütörlerin 100.000 araçlık stok fazlasına ulaşması doğrusu bana biraz manidar geliyor. Bunda net olarak art niyet arayamıyorum ama doğrusu plansızlığın sonucunda hükümetin verdiği ötv teşviğiyle birlikte büyük bir ödüle konmuş oldular.

ÖTV teşviği, sıfır kilometre otomotiv piyasasının düğünü olurken ikinci el sektöründe de büyük bir krize sebebiyet verdi. Sıfır kilometre otomobillerin fiyatları zaten düşmekte olan ikinci el otomobillerin fiyatlarının seviyesine gerilemesi sebebiyle ikinci el fiyatları görülmemiş seviyelere gerilemek zorunda kalacak. “Kaldı” değilde “kalacak” kelimesini seçme sebebim ise yine ikinci el piyasasının bırakın öngörü yaparak gelen ötv indiriminin sinyallerini değerlendirmesini, hala içinde bulundukları durumun vahametini kavrayıp doğru reaksiyon göstermek yerine şımarık tavırlar içerisinde olmaya devam etmelerinden kaynaklanıyor...

Dün akşam iş dönüşü bir ikinci el satıcısına uğrayarak bir süredir keyfe keder arabamı değiştirmeyi düşündüğüm bir modeli inceledim ve satıcı ile yaklaşık 5 dakika süren ayaküstü bir pazarlık yaptım. Satıcı sanırım biraz da beni saf bularak her oto galericide görmeye alışık olduğumuz o uyanık tavırla fiyatların ikinci eli etkilemediğinden bahsetti. Gördüm ki hala kime ne yutturursak mentalitesi içerisinde eski moda ticaretlerini icra etmeye devam ediyorlar.. Mekandan ayrılmadan önce pazarlık konusu olan 2007 model aracın şu anda bana çektiği fiyattan 1.500 TL farkla sıfırının satıldığını kendisine söyledim..

Bu gidişle stoklarındaki araçları satabilmek için daha çok bekleyecekler çünkü Ankara Otomotiv İthalatçıları ve Otomotivciler derneği başkanı Ahmet Tekin basına verdiği bir demeçte ÖTV indirimi başladığından beri bir tek araba satamadıklarından bahsetmiş. En iyimser tahmin ile ikinci el piyasası ÖTV teşviğinin sonlanacağı tarih olan 17 Haziran’a kadar aynı durgunlukta devam edecek. Bu süreç içerisinde sıfır kilometre araç fiyatlarına ikinci el araç satamayacak olan galericilerin bir çoğu piyasadan elenecektir.

Yukarıda yazdıklarımı derleyip özetlemem gerekir ise, ÖTV teşviği şüphesiz ki tüketicinin yararına olacak. Böylece arabasını yenilemeyi düşünenler değil ama ilk veya ikinci arabasını almayı düşünen tüketiciler büyük bir avantaj sağlayacak. Dahası otomobil belkide ilk kez kısa süreli bir yatırım aracı olarak tercih sebebi olacak. Bu dönemde sıfır kilometre araç alan bazı yatırımcılar ÖTV indirimi bittiğinde bu araçları satın aldıkları fiyatın daha üzerine elden çıkarabilecek. Arabasını yenilemeyi düşünen tüketiciler için değişen bir durum yok hatta belki dezavantajları olduğu bile söylenebilir. Bir alıcı bulabilseler dahi mevcut araçlarını değerinin çok altına elden çıkarmaları gerekecek. Sıfır kilometrede sağlayacakları avantaj örneğin 6 bin TL ise, kullanmakta oldukları araçlarını da 6 bin TL daha ucuza verseler bile piyasadaki talep sıfır kilometreye yönelik olduğundan alıcı bulmakta zorlanacaklar.

Oto galeriler ÖTV indirimi bitene kadar en iyi ihtimalle 3 ay boyunca satışlarda büyük durgunluk yaşayacak. Bu süreçte eski piyasa koşullarına göre satın aldıkları araçları güncel piyasa koşullarında satmak onları zor duruma sokacağından, ya bu süre zarfında araçlarını satmayıp bekleme yoluna gidecekler ve masraflarını cepten karşılayacaklar ya da hiç değilse paralarını nakite çevirebilmek için araçlarını güncel piyasa fiyatlarına zararına satacak ve ardından düşük ikinci el fiyatlarından yararlanarak ötv teşviği sonrası için araç stoklayacaklar.

Kendi araçlarını satmayı düşünen araç sahipleri malesef kaçınılmaz olarak zarar edecekler. Özellikle kriz döneminde maddi sıkışıklık sebebiyle aracını satanlara ötv indirimi büyük bir darbe vuracak. 17 Haziran sonrasını beklemek en mantıklı tercih olarak görünüyor. Yine de 17 Haziran sonrası önümüzdeki 3 ay süresince satın alınan araçların yatırımcılar tarafından kâr amaçlı satışa çıkarılma olasılığı olduğundan yine kullanılmış araçlara talebin dengelenmesi vakit alacaktır.

Kendi aracını ikinci el araçlar ile değiştirmeyi düşünenler için değişen birşey olmayacak. Satarken de alırken de değer kaybı denk olduğundan bir dezavantaj yaşanmayacaktır ancak ikinci elde düşen fiyatları kabullenmek istemeyen diğer satıcılar olabileceğinden takas yoluna gitmenin daha mantıklı olacağını düşünüyorum.

Tabi yorumlarımızı ÖTV teşviğinin hükümetin açıkladığı gibi 3 ayla sınırlı kalacağını farzederek yaptık. 17 Hazirana kadar süreceği açıklanan ÖTV teşviğinin sona ermesinden sonra 18 Haziran tarihiyle tüm satışların bıçak gibi kesilmemesi için bu teşviğin süresinin uzatılacağı kanaatindeyim.

Egzozdan Gelen Beyaz Dumanın Sebebi Nedir?




Araç kullanımları ve LPG kullanımı arttıkça bu tarz sorunların daha sık ortaya çıktığını görmekteyiz. Araçlarda ortaya çıkan beyaz duman ve damlayan su sorunu mutlaka kontrol altına alınmalıdır. Bu sorununda başlıca nedenleri arasında silindir kapan contasının yanık olması gelmektedir. Aracınızdan 5 saniyeden fazla duman çıkıyorsa bu problem olduğuna işarettir.

Sorunun silindir kapak contasından kaynaklı olması yüksek ihtimaldir. Bunu da en iyi anlamak için birkaç detaya dikkat etmek gerekiyor. Öncelikle aracınız sürekli su kaybı yaşıyorsa bu belirtilerinden bir tanesidir bunun yanında aracın çalışması sırasında radyatör kapağını açtığınızda sular sürekli yukarı doğru fışkırıyorsa sürekli bir baloncuk durumu meydana geliyorsa yine contanız yanmış anlamına gelmektedir. Aracı çalıştırdıktan sonra radyatör hortumlarını kontrol edin genişleme ya sıkılaşma varsa aynı sorundan kaynaklıdır.  Bu durumlarında yanında motor yağını da mutlaka kontrol etmelisiniz motorun yağında bir değişiklik görüyorsanız contanız yanmış demektir. Motor yağının rengi pekmez kıvamına gelmişse su motor yağına karışmış anlamına gelmektedir. Radyatör suyunu da kontrol ettiğinizde onunda renginin normal olması gerekiyor ayını şekilde onunda rengi farklı bir renk almışsa motor yağı suyla karışmış demektir.

Aynı şekilde motor yağı da radyatöre girmiştir. Bu nedenlerden birkaçını bulduğunuzda contanızın yandığına emin olabilirsiniz. Bunların dışında egzozdan beyaz duman geliyorsa o soğuk havadan kaynaklıdır sorun yapacak bir durum yok demektir. 

Bir Arabanın Yıllık Masrafları Nelerdir?




Günümüzde araba lüks olmaktan çıkmış, ihtiyaç haline gelmiştir. Özellikle büyük şehirlerde arabanız yoksa ulaşım konusunda çok büyük sıkıntılar yaşarsınız. Hızlı yaşam nedeniyle sizlere büyük bir zaman kazandırır.
Bunun yanında araba kullanmak tutkudur herkes en iyi en güzel arabaya sahip olmak ister ancak bir araba almadan önce yıl içerinde ortaya çıkarttığı masrafları da çok iyi bilmek gerekiyor aksi takdirde arabayı aldığınıza pişman olabilirsiniz. Arabayı sadece yakıt masrafı olarak görmek çok yanlış olur. Arabanızı yıl içerisinde hiç kullanmasanız bile ödemek zorunda olduğunuz vergiler vardır. Bunların başında MTV yani motorlu taşıtlar vergisi gelir yılda 2 kez Ocak ve Temmuz aylarında ödemesi vardır.  Maliyeti ise otomobillerin motor hacimlerine göre değişiklik gösterir. Bir diğer masraf kalemi de araç muayenesidir. Araç muayenesi yaptırmadan trafiğe çıkmak yasaktır. Muayene işlemleri düzenli olarak yaptırılmaktadır ve araca göre fiyatları değişiklik göstermektedir. Araçların periyodik bakımları da en büyük masrafların başında gelir. Yılda en az bir kere araçların bakımlarının yapılması gerekir. Bakım yaptırmadığınız takdirde karşınıza çıkan masraflar bakımdan daha pahalıya gelebilir. Bir diğer masraf kalemi de mevsimsel lastiklerdir.
Aracınızdan beklediğiniz performansı alabilmek ve trafikte daha güvenli hareket etmek için mevsimsel olarak lastiklerinizi değiştirmeniz gerekir.  Son olarak trafik sigortası ve kasko size ayrı bir masraf oluşturmaktadır. Kasko yaptırmak mecbur değildir ancak trafik sigortasını yaptırmak zorunludur.